
Ben İzmir escort Jale. Her kadın biraz sırdır, ben ise sırla başlarım. Ne söylediğim kadar nasıl sustuğum, ne giydiğim kadar nasıl taşıdığım konuşulur bende. Sıcacık bir temmuz akşamı gibiyim… Göğsüne dolan meltem gibi önce ürpertirim, sonra yakarım.
Bana “güzelsin” diyen çok oldu. Ama ben güzelliği yalnız aynada değil, tenimde hissettirenlerdenim. Benimle konuşan herkes, sesimin içinde bir sıcaklık, bir ritim olduğunu söyler. Çünkü ben sadece kelimeleri söylemem onları okşarım.
Vücudumun hatları bir ressamın dikkatle kurguladığı çizgiler gibi: yumuşak ama belirgin. Boyum 1.70… Kalçalarım dolgun, belim ince, boynum ise dudakların üzerinde gezinmek isteyeceği kadar narin. Tenim şeftali tonunda; dokunmadan önce bakanı davet eder, değdiğinde ise başka bir hikâye başlatır.
Saçlarım kızıl kestane, ışıltıları gecenin mum ışığında büyüyen alevler gibi. Yastığa her döküldüğünde, bir gece daha hatırlanmak ister gibi… Gözlerim mi?
Gözlerim başka bir şey anlatır. Kahverengi ama sıradan değil; içinde bastırılmış arzuların, yaşanmamış cümlelerin tortusu var. Birini izlediğimde, bakışım bedeninden önce zihnine girer. Ben önce akla dokunurum… sonra teni uyandırırım.
Konuştuğum diller arasında beden dili de var. Ama Fransızcayı da bilirim; çünkü bazı duygular sadece o dilde anlam bulur. “Je veux…” diye başladığım her cümle, karşımdakinin nabzını değiştirir. Ve evet, İngilizce de konuşurum ama bana en çok yakışan dil, fısıltıdır. Sıcacık bir gece yarısı sessizliğinde kulağına eğildiğimde, kelimeye gerek kalmaz.
Giyinmeyi severim. İpek sabahlıklarım tenimde gezinir gibi, saten elbiselerim yürürken vücudumun kıvrımlarını izler. Çıplaklık benim için cesaret değil; şıklıkla yarışan bir detaydır. Bir parfümüm var: çiçeksi değil, pudralı değil… Vanilya ve amber. Boynuma sıkıldığında sanki “yaklaş ama dikkat et” diyor. O parfüm beni değil, ben onu taşıyorum.
Yalnız kalmayı severim, ama birlikte olmayı unutulmaz kılarım. Bir akşam yemeğinde göz göze geldiğimizde, çatalına dokunmayı bile unutur karşımdaki. Çünkü ben yalnızca Foça escort kadınım… Ama her kadından biraz fazlası.
Şehvetliyim, evet. Ama bu, sadece cinsellikle açıklanmaz. Ben bakarken de arzu uyandırırım, susarken de hayal kurdururum. Benim yanımda olmak bir an meselesi değildir. Bir zaman dilimidir. Saatler geçer ama beden hâlâ benim sıcaklığımı taşır.
Yalnız uyandığım sabahlarda kahvemi çırılçıplak içerim. Çünkü çıplaklık, sadece ten değil; kendini olduğu gibi kabul etmektir. Ben bedenimle barışık değilim, ben bedenimle âşığım. Kendimi sevmekten korkmam; arzu duymaktan utanmam. Seviyorsam, söylerim. İstiyorsam, yakarım. Ve geçiyorsam bir kalpten, orada yer ederim. Ben unutulan değil, hatırlanan olurum.
Her kadının içinde uyanmak isteyen o “ben de böyle olabilirim” hissinin ete kemiğe bürünmüş hâliyim. Geldiğimde yakmam… Ama gidince soğuk kalırsın.